Çocukluk Dönemi Depresyonu: Şeker Portakalı Kitabı Üzerinden Bir İnceleme

Çocukluk Dönemi Depresyonu: Şeker Portakalı Kitabı Üzerinden Bir İnceleme

ÇOCUKLUK DÖNEMİ DEPRESYONU: ŞEKER PORTAKALI KİTABI ÜZERİNDEN BİR İNCELEME

 

Şeker portakalı ‘’Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü…’’ cümlesi ile başlar. Günün birinde acıyı keşfeden bir çocuk, böylesine güçlü ve köklü bir duyguyla başa çıkamayabilir çünkü çocuk henüz dünyadaki varlığını yeni keşfediyordur. Olumsuz duygulara yabancıdır; onlar ile tanışsa dahi nasıl baş edeceğini öğrenememiş olabilir. Bir tat olsa küf tadını anımsatacak olan bu duygu çocuğa korkutucu gelebilir. 

Acı duygusu,  çocuğun zihin dünyasında bir yere tekamül etmeye başladığında artık olumlu duyguların işlevi eskisi gibi olmayabilir. Şeker Portakalı kitabında ana karakter Zeze üzerinden duyguların işlevlerini yitirdiği süreçleri bariz bir şekilde okuruz. 

Kitabı okumayanlar için bu kısımdan sonrası spoiler olabilir. Zeze; ailesinden sürekli şiddet gören, meraklı, öğrenme arzusunu tatmin etmek adına yaramazlıklar yapan bir çocuktur. Aynı zamanda da animizm dediğimiz; cansız nesnelerle konuşma ve onların canlı olduğuna dair inanç geliştirme gibi davranışlarda bulunmaktadır. Bu detay aslında biz okuyuculara Zeze’nin hayal gücü ne kadar yüksek bir çocuk olduğu sinyallerini rahatlıkla verir. Öyle yüksektir ki hayal gücü çevresindeki herkes tarafından şeytan olarak etiketlenir… Kilisenin yoğun etkisi olduğu bu dönemde bir çocuğun ‘’şeytan’’ olarak yaftalanması öyle can yakıcı olmuştur ki Zeze için… Hep öteki olduğu bir dünyada var olmaya çalışmakta ama onun varlığını kabul edemeyen insanlar içerisinde bunu sağlıklı bir şekilde başaramamaktır. 

Ferenczi’nin kuramlarında karşımıza çıkan ‘’Wise Baby’’ kavramının da bir karşılığıdır aslında Zeze. Yetişkinlerin içerisinde yetişkin olmaya çalışan bir çocuktur. Toplumun olgunluk ve bilinç düzeyi o kadar aşağıdadır ve Zeze’nin de öğrenme arzusu o kadar yüksektir ki… Çatışır sürekli, çatıştıkça yolunu bulmaya çalışır, bir çocuk için ne denli zor ve ne denli çetrefilli bir meseledir bu! 

Bu çetrefilli meselenin çözümü olarak aslında Zeze; onu yargılamayan, dinleyen ve ona ait olduğuna emin olduğu bir arkadaş edinir kendine. Şeker portakalı fidanıdır bu arkadaş! Başlarda istemediği ama daha sonra kabullendiği bu arkadaşıyla doyasıya sohbet etmeye başlar. Başından ne geçerse hepsini ona anlatır. Bu bir çocuğun ‘’duyulma ihtiyacını’’ bize gösteren; kitabın en can alıcı noktalarından biridir. 

Duyulamayan, ihtiyaçları karşılanmayan ve sürekli hor görülen bir çocuk için çocukluk dönemi depresyonu kaçınılmaz olabilir. Depresyon denilince aklımıza ilk gelen yataktan çıkamama, sürekli uyuma isteği, üzüntü hali gibi belirtiler tam gerçekliği yansıtmaz esasen. Çocuklarda bu süreç biraz daha farklı işler. Çocukların depresyon örüntüsü yetişkinlerdeki gibi seyretmez. Erişkinlerden farklı olarak çocuklar kendilerini mutsuz, çökkün, isteksiz veya değersiz hissettiklerini sözel olarak ifade etmezler. Davranışsal çerçevede incelememiz; saldırganlık, içe kapanıklık, öfke veya yaramazlık gibi durumları göz önünde bulundurmamız gerekir. Çünkü çocukluk dönemi depresyonu farklı şekillerde çocuğun davranışlarında vuku bulmaktadır. 

Zeze’de de böyledir. Yaramazdır, saldırgandır, kaçıngandır, duygusaldır, mutsuzdur ve aslında bunu dile de getirmektedir. Şeker portakalı fidanı ile konuşmalarında sıklıkla mutsuzluğuna dair mesajlar verir okuyucuya çünkü Zeze yaşamının içerisindeki tüm o kötü tecrübelerin farkındadır fakat çaresizdir. Bu tecrübelerden tek çıkış yolunun onları yaşamak olduğunu bilmenin çaresizliğidir bu. 

Zeze şefkatten yoksun, ve görmezden gelindiği bir aile içerisinde büyümektedir. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu her konu Zeze’nin hayatında eksikti. Fiziksel anlamda şiddet görmekte, biyolojik anlamda yeterli beslenememekte ve psikolojik anlamda da ihmal ile istismar edilmektedir. Çocuklar depresyonu seçmezler, ona itilirler. Zeze tam olarak bunun örneğidir. 

Kitabımızın yazarı Vasconcelos:‘’Çocukların yaraları çabuk kabuk bağlar.’’ der. Zeze karakterinin gelişiminde de bu düşüncesini kanıtlar nitelikte sahneler okuruz. Zeze; yara aldığı her acı konunun üzerine başka bir konuyu tampon yapar. Anlık olarak iyileştirici olan bu tamponlar, bir noktadan sonra o kadar fazlalaşır ki Zeze intihar etmek ister… Bir çocuk için var olduğu Dünya’yı ve içerisindeki insanları kabullenememenin geldiği son noktadır bu. Son ve en acı nokta. Zihin işlevinin yavaşladığı, duyguların artık tanımlanamadığı ve duygusal anlamda bir boşluğun içerisinde olduğu bu nokta; Zeze’yi korkusuzca ölüme götürecektir. Kitabın en önemli karakterlerinden Portuga, Zeze’yi bu fikirden vazgeçirir.  

Aslında ne kadar cesurca değil mi? Zeze kitabın başından sonuna kadar hep etrafındaki insanlarla mücadele etti. Küçücük bedeni, kocaman kalbi ve evreni aşacak boyuttaki zihni ile onlarla ile baş etmek adına her yolu denedi. Kimsenin onu dinlemeyeceğini ve anlamayacağını bildiğinden nesnelere tutunup; Dünya’da var olmaya çalıştı. Dünya’da kalabilmenin en önemli yollarından biri duygusal ihtiyaçların karşılanmasıyken Zeze hep görmezden gelinip duygusal anlamda istismar edildi. Nesneler bu yüzden değerliydi onun için; sevgiyi aktarabiliyordu kendine onlardan. Üstelik Zeze başkalarının duygusal ihtiyaçlarını da görebilen bir çocuktu. Ne acı değil mi? Tam olarak yetişkin olmaya itilmiş bu çocuk, elbette kaldıramayacaktı çocuk bedeninde yetişkin gibi var olmayı.. Canım Zeze her yolu denemişti oysa kötü kalpli yetişkinlerle, böylesine karanlık bir dünyada yaşamak için. 

Çocukluk dönemi depresyonuna Zeze karakteri üzerinden bakmak açıkçası beni çok zorlayacaktı; bunu biliyordum çünkü Zeze esasen bir kitap karakteri değil. Gerçek bir örnek benim için. Dünya’da Zeze gibi olan milyonlarca çocuk var ve onları görmeyen milyonlarca yetişkin. 

Ebeyevn olma yolculuğunuzda zorlandığınız konular olabilir. Bu yüzden çocuğunuza daha tahammülsüz davranıyor olabilirsiniz. Eğer böyle zorlu bir dönemden geçiyorsanız bir ruh sağlığı uzmanından destek alabilirsiniz. Bunu hem kendiniz için hem de çocuğunuz için yapmanız çok değerli. Bir çocuğun ruhunda yara açmak çok kolay fakat o yarayı tamir etmek çok zordur. Çocukluk yalnızca çocukluk dönemini anlatmaz bizlere; yetişkinliğe açılan bir hikayenin başlangıcıdır da aynı zamanda. Bu hikayedeki rolünüzü siz yazıyorsunuz ama o hikayeyi çocuğunuz yaşıyor. Bu detayı önemserseniz çocuğunuza daha sağlıklı bir ebeveynlik yapabilirsiniz.

Çocuğunuzun ve kendinizin ruh sağlığını önemsediğiniz bir ömür dilerim. 

Sevgi ile…