Duygusal Yeme Bozukluğunu Tanıyalım
Açlık; fizyolojik de olsa psikolojik de olsa bir güdüdür ve güdüler doyurulmadığı zaman bizi zorlayabilirler. Ruh sağlığımızın da zorlandıkça aynı açlık güdüsü gibi doyurulmaya ihtiyaç duyduğu anlar vardır. Hissettiğimiz yoğun duygular bu ihtiyacı sağlıklı bir şekilde karşılamamız konusunda bizi engelleyebilir. Yaşamın içerisinde her zaman yoğun duygularımız ile baş edebilmemiz mümkün olmayabilir.
Bazen kendimizi baş edilemeyen duyguların yerine bir şey koymak zorundaymışız gibi hissedebiliriz. Bu arayışın içerisinde hissettiğimiz yoğun duygulardan nasıl kurtulacağımızı bilemiyor olabiliriz. Panik yapabiliriz, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı yoğun duygunun tesiri altındayken kontrol edemeyebiliriz. Tüm bu süreçte yiyeceklerin bize cazip gelmesi kaçınılmaz olabilir. Bu yüzden duygularımızı yönetme sorumluluğunu yiyeceklere verebiliriz. Böylelikle her hissettiğimiz duyguda duygusal bir yeme davranışı gerçekleştirebiliriz. İşte, baş edemediğimiz bu duygularla karşılaştıkça yemeklere sarıldığımız bu döngüye psikoloji literatüründe duygusal yeme bozukluğu deniyor. Siz isterseniz ‘’Can boğazdan gelir!’’ de diyebilirsiniz.
Duygusal yeme bozukluğu adından anlaşılacağı üzere duygular ile apaçık ilişkili bir rahatsızlıktır. Bir bozukluk olarak sınıflandırıldığı için size korkutucu geliyor olabilir. Yalnızca bozukluk olarak bakarsak eğer sadece olumsuz duyguların bu rahatsızlığa yol açtığı yanılgısına kapılabiliriz. Oysa olumlu duygular da bizi duygusal yeme davranışına itebilir. Örneğin; sarma yemeyi çok sevmemiz ve sarma yedikçe mutlu hissetmemiz de bir duygusal yeme davranışıdır. Burada önemli olan nokta yeme davranışını yoğun duygularımızla baş edemedikçe eyleme dökmemizdir.
‘’Evet, şu an bu duygu ile baş edemiyorum. Bu duygu ile baş edebilmek için bir şeyler yemeliyim.’’ Düşüncesi bizi duygusal yeme davranışına itebilir.
Yoğun ve güçlü bir şekilde hissettiğimiz her duygunun sonunda yiyecekleri devreye soktuğumuz bir döngü başlamışsa eğer paniğe kapılmadan burada durup düşünmemiz gerekir.
‘’Bu kadar güçlü bir duygu hissettiğimde neden yemek yeme ihtiyacı hissediyorum?’’ Sorusunu gün içerisinde kendimize sorabilmemiz yaşadığımız durum ile ilgili farkındalığımızı arttırabilir.
Duygular ve Duygusal Yeme Bozukluğu Arasındaki İlişki
Önce bir soru ile başlamak istiyorum.
‘’Duygularınızı ne kadar iyi tanıyorsunuz?’’
Duygular; tanım olarak herkes için aynı olabilir ama bizler sözlük değiliz ne yazık ki. Tanımlar literatürde işe yarar da yaşantıya gelince sınıfta kalıyorlar maalesef. Bu yüzden duygulara tanım şeklinde bakmak sağlıklı olmayabilir. Her birimiz bireyiz ve hepimiz birbirimizden farklıyız. Hissettiğimiz duyguya karşılık baş etme becerimiz de bu yüzden değişkenlik gösterebilir.
Örneğin; Ayşe ve Ali çok yakın iki arkadaş diyelim. Ali, öfkelendiğinde kontrol edemediği davranışlarda bulunabiliyor. Kendisini sakinleştirebilmek için yiyeceklere sığınıyor. Kendini tok hissetmesine rağmen yaşadığı duygunun etkisinden kurtulmak için yeme davranışını sürdürmeye devam ediyor. Ayşe ise bu duyguyu kontrol edebilmek için dışarıya çıkıyor ve yürüyüş yapıyor. Bu iki eylem Ayşe’yi sakinleştiriyor ve hissettiği öfke duygusunu kontrol altına alabiliyor. Oysa sözlükte ikisinin de yaşadığı duygunun adı aynı. Ayırt edici olanın bu noktada tanımlar değil de baş edebilme becerisi olduğunu umarım anlatabilmişimdir.
Baş edebilme becerimiz duygularımız devreye girdiğinde biraz afallıyor olabilir. Yukarıda verdiğim örnek üzerinden ilerlersek öfke duygusunu hisseden Ayşe o duyguyu kontrol edebilmiş; yani baş etme becerisi afallamamış. Oysa Ali öfke duygusunu kontrol edememiş ve baş etme becerisi bu duygu karşısında afallamış. Çünkü Ali o duyguyu yoğun ve güçlü bir şekilde hissederken, Ayşe kontrollü bir şekilde hissedebilmiş. İşte; duygusal yeme bozukluğuna yalnızca olumsuz duygular sebep olmaz derken tam olarak bunu kastediyorum. Baş edilemeyen duygu o kadar güçlü ki bireyi yeme davranışına itebiliyor.
Duygularımızla baş edebilmek için yiyeceklere sarılmak bizim için çok tatlı bir kaçış yolu olabilir. Böylece canımız da sadece yiyip içmek istiyor sanabiliriz. Peki ya o tatlı canımız sadece yiyip içmek istemiyorsa? Arzu ettiği diğer ihtiyaçları da görmemiz gerekiyorsa? İşte bu noktada paniğe kapılmamak, sakin kalabilmek ve problemi fark edebilmek bizi çözüme daha erken ulaştırabilir. Çözüme tek başınıza ulaşamayacağınızı düşündüğünüz noktada duygusal yeme bozukluğu alanında uzman bir psikologdan destek almanız ruhsal ve fiziksel yolculuğunuz için önemli bir adım olacaktır.
Duygusal Yeme Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?
Duygusal yeme bozukluğu tedavisi alanında uzman bir psikolog tarafından klinik ortamında psikoterapi seansları şeklinde gerçekleştirilir. Her psikolog tedavi sürecinde danışana özgü bir tedavi yapılandırması hazırlar. Danışandan alınan öyküye göre hazırlanan terapi seanslarına ek olarak diyetisyen desteği de alınabilir. Böylelikle danışanın duygusal yeme davranışının derecesine göre diyetisyen ve psikologun işbirliği içerisinde olduğu bir süreç başlatılır.
Her uzman psikologun psikoterapi seansları içerisinde faydalandığı birçok psikoloji ekolü vardır. Birçok terapi ekolü ile duygusal yeme bozukluğu alanında çalışabilir. Bunlardan en sık ve yaygın kullanılan ise bilişsel davranışçı terapi ekolüdür.
Duygusal Yeme Bozukluğuna Dair Çözüm Yolları
Bu yazımızda sizlere duygusal yeme bozukluğunun tanımından, tedavi yöntemlerinden ve çözüm önerilerinden bahsettim. Yazının tamamında bilimselliği ön planda tutmaya çalıştım. Bu yüzden verdiğim önerileri yaşamınıza uyarlayabilirsiniz ama yine de bu tavsiyelerin yeterli gelmediği durumlar yaşanabilir. Böyle bir durumda alanında uzman bir psikologdan destek almanız size fayda sağlayacaktır.
Yazıyı bir atasözü ile bitirmek istiyorum. ‘’Acıyan yer başka, acıkan yer başka.’’ Demiş atalarımız. Acıkan yerimiz ile acıyan yerimizi ayırt edebildiğimiz mutlu günlerimiz olsun! Bir başka yazıda görüşmek dileğiyle…